Komiser ve Savcı

"Bir şey var mı Mustafa Komiser?" dedi arkasından gelen kadın sesi.

Mustafa elindeki sigarayı yere atarak arkasına döndü. Siyah saçları arkasından gelen polis arabasının kırmızı, lacivert ışıklarını yansıtacak kadar parlak olan küt saçlı kadının oval ve güzel yüzü ifadeden yoksundu. Büyük gözlerinin etrafı sadece ama kalın bir şekilde kalemle çizilmişti. Atletik vücutlu, geniş omuzlu kadın kumaş pantolonlu takım elbisesin içinde beyaz bir bir gömlek giymişti. Boyu topuklu ayakkabılarla ancak Mustafa'nın göğsüne kadar geliyordu. Yüzü klasik bir güzelliğe sahip, gözleri egzotik sayılacak kadar çekikti.

"Elle tutulur bir şey yok Sayın Savcım," dedi Mustafa. Kadın topuklu ayakkabılarla köhne apartmana yöneldiğinden ister istemez onu takip etti.   ​

 Kadının ceketi çıkık ve biçimli kalçalarının sadece yarısını kapatıyor, merdivenlerden çıkarken çekici kıvrımlarla Mustafa'ya kendisiyle ilgilenmesi için neredeyse yalvarıyordu. Merdivenlerden inen bir polis onları görünce yana çekildi, polisi başıyla selamlayan Savcı ceketinin cebinden kalın çerçeveli, dikdörtgen camlı bir gözlük çıkarıp takarken, "Baş Komiser seni aradı mı?" diye sordu soğuk ve mesafeli bir tonla.

"Yolda aradı Sayın Savcım," dedi Mustafa.

"İç İşleri Bakanlığından da beni aradılar..." dedi kadın konuyu tam anlatmadan.

​Kapı girişinde durduğunda yanına gelen Mustafa, "Olay büyüyüp, panik yaratmadan suçu birinin üzerine yıkmak istiyorlar..." dedi durumu tahmin ederek.

Kemik gözlüğüyle iyice soğuk görünen kadın sessizce başını salladı ve "Konuyu kapattıktan sonra özel bir ekip ve özel görevlendirilmiş savcıyla takip edilecek," dedi sadece.   ​

Savcı cesetlere baktı, eline plastik eldivenleri taktı ve iki adamın başını kaldırdıktan sonra artık jöle kıvamına gelmiş kanın içindeki halıyı yokladıktan sonra, "Yere düştükten sonra kafalarına ateş etmiş. Şahitli bulabildiniz mi?" dedi.

Mustafa öne eğilmiş kadının kalçalarında hiç iç çamaşır izi olmadığına bakarken, "Hayır telefon kapalı," dedi.

"Arayan erkek miymiş?" diye sordu kadın doğrulurken. Öne eğilirken yüzüne düşen saçlarını başını iki yana sallayarak yüzünden çekti, bu sırada eldivenlerini çıkartıyordu. Mustafa başını sallayarak, "Evet," dedi sadece.

"O zaman aramayı yapanın katil olduğunu farz edeceğiz. Ya başka bir hesabı kapatıyor, ya da kadın katil zanlısı bir uydurma," diyerek kanlı eldivenler çöpe atması için Olay Yeri İnceleme Uzmanına verdi. Sonra Mustafa'ya bakıp, "Sigaranız var mı?" diye sordu.

Mustafa sigara paketini uzattı, kadın ince parmaklı eliyle bir dal sigara alıp, "Çatı kapısı açık mı?" üst kat merdivenlerine yönelerek. Mustafa'nın hiç br fikri olmadığı için omuz silkerek onu takip etti. Lacivert takım elbiseli kadın merdivenlerden çıkıp en üst kata, çatıya ulaşan kapıya gitti. Demir kapının yanında ayakkabılıklar, bir gardırop ve eski koliler yığılmıştı. Kapının üzerindeki asma kilidi görünce iç çekerek geriye döndü ve Mustafa'nın göğsüyle karşılaştı. Kaçınmak ya da çekilmek istedi ama demir kapı ve Komiser arasında sıkışıp kalmıştı. Öfkeyle başını kaldırıp, "Neden beni aramadın..." diye çıkıştı kısık bir sesle.

Mustafa eğilip kadını ateşli bir şekilde öptü. Savcı onu itti, vurdu, kurtulmaya çalıştı ama Mustafa'nın onu yakaladığı elleri bir pençe kadar güçlüydü. Sonunda onunda kolları genç adamın boynuna dolandı. ​Mustafa onu kalçalarından yakaladı ve onları avuçlayıp sıkarak genç kadını kucağına aldı. Savcı şaşkınca ona bakarak, "Ne yapıyorsun? Bir gören olursa..." diye fısıldadı öfkeyle.

Mustafa gülümseyerek, "Sus payı olarak seni ona da veririm," dedi. Savcı çatılmış kaşlarla Mustafa'yı tokatladı. Mustafa buna aldırmadan kadını demir kapıya sıkıştırdı ve gömleğinin üzerinden bir portakalın yarısı büyüklüğündeki göğüslerini okşadı. Savcı hala debeleniyordu, "Bırak beni kahrolası..." derken kasıklarında Mustafa'nın pantolonunu zorlayan erkekliğini hissetti.

Mustafa kadının saçlarını yakalayarak, "Onu hissediyor musun Berna?" dedi. Bunu söylerken elini kadının düz, kaslı sayılacak karnına dayamıştı, yavaşça buradan pantolonunun içine kaydırdı ve tangasının üzerinden kadınlığını okşadı. Berna dudaklarını ısırıp inlerlerken hala Mustafa'yı itmeye çalışıyordu ama hareketleri yavaşlamış, güçsüzleşmişti. Gözlerini kapatıp ağzını hafifçe aralarken Mustafa sırılsıklam olmuş kumaşı amının dudakları arasına bastırarak onu okşamaya devam etti.

Berna belli belirsiz bir şekilde, "Lütfen yapma..." diye yalvarırken karnı kasılıyor, kasıkları ileri geri gidip geliyordu. Mustafa onu yavaşça aşağı indirdi ve omuzlarından çevirerek yüzünü demir kapıya yasladı. Berna titreyen ellerle gözlüğü çıkarttı ve ceketinin cebine koymaya çalıştı ama başaramayınca gözlüğü yere düştü, ikisi de buna aldırmamıştı. Mustafa kadının pantolonunun düğmesini bile açmadan aşağı doğru çekti. Kumaş pantolonun düğmesi dayanamayıp koptuğunda Berna onu durdurmaya çalıştı ama çok geç kalmıştı. Çıkık yuvarlak kalçaları ortaya çıkmıştı. Mustafa tangayı tek seferde kopardığında Berna zaten hassaslaşmış kadınlığının uyarılması yüzünden kasıldı ve attığı çığlık duyulmasın diye kendi ağzını kendi eliyle kapattı. Bu sırada Mustafa pantolonunu açmış boksöründen çıkardığı erkekliği ıslak kadınlığa dayamıştı. Berna yeniden, "Yapma ne olur..." derken Mustafa kadının ağzını kapatıp kasıklarını ileri itti. Berna'nın gözleri bir anda büyüdü ve Mustafa'nın elinin altından inlemesi boğuk bir şekilde geldi.  Mustafa elinde kalmış tangayı Berna'nın eline verdi. Yumruk halindeki elleri omzu hizalarında demir kapıya dayalı olan kadının o halini izleyerek onu sikmeye başladı. Kasıkları bir makina gidi gidip geliyor, Berna'nın içine her girdiğinde Berna'nın kendini kaybedişini izliyordu. Berna kısa süre sonra neredeyse bayılma noktasına gelip, kasılarak boşalırken aşağıdan görevli polislerin sesleri duyulmaya başladı. Mustafa hala boşalamamıştı ama bu çok da önemli değildi. Yaramaz bir çocuk gibi gülerek hemen pantolonunu topladı. Kendisine öfkeli ve kızarmış bir yüzle bakan kadının giyinmesine yardım etti ve kopmuş tangayı ceketinin cebine koydu. Ona merakla bakan kadına göz kırparak, "Eve kadar beni unutmamanı sağlayayım..." dedi.

​Berna öfkeyle gözlerini kısarak çok hayvansın," derken eğilip gözlüklerini aldı, Mustafa'nın hareket ettiğini gördü başını kaldırdığında kendi sıvısıyla kaplı ve hala küçülmemiş erkekliği tam yüzünün önde buldu. Aynı anda Mustafa onu ince boynundan yakalayarak erkekliğini kadının ince, biçimli dudaklarına doğru bastırdı. Berna çaresizce ağzını açtı ve büyümüş, sert erkekliğin başını ağzına aldı.​ Mustafa, Berna'nın Şebnem kadar yetenekli, becerikli ve güzel olmadığını biliyordu. Kadın utangaç, sert ve öfkeliydi. Ama bu Mustafa'yı daha çok teşvik ediyor, cezbediyordu. Berna'nın bunu yaparken zevk aldığını, zevk alırken utandığını ve birinin onları görmesinden ölesiye korktuğunu iyi biliyordu. Bu yüzden de kaçmasını önlemek için kafasını iki eliyle tuttu. Kasıklarını ileri geri itmeye, çekmeye başladı. Berna'yı artık ağzından sikiyordu. Berna onu durdurmaya, itmeye çalıştı ama yapamadı. Mustafa hem çok güçlü, hem de çok azgındı, biraz önce orgazm olarak boşalmış kadın ilk kez böyle bir durumda bunları yapıyordu. Heyecandan ölmek üzereydi. Mustafa’nın erkekliği çok büyümüştü, ağzında, dilinin üzerinde kasılmaya başladığında korkuyla gözleri açıldı ve daha kendini Mustafa'dan kurtaramadan Mustafa içindekileri Berna’nın ağzına fışkırttı. Berna dolmuş ağzıyla inleyip, öfkeyle homurdanırken Mustafa özellikle kendini geriye çekmedi ve kadının yutkunmasını, ağzına dolan meniyi yutmasını sağladı. Öksürerek kalkan Berna yeniden öfkeli bir şekilde Mustafa'ya vuracakken genç adam onu ateşli bir şekilde öptü. İlişkileri uzun süredir bu kadar ateşli bir hale gelmemişti. Berna merdivenlerden aşağıya inerken pantolonunun ıslandığını ve kadınlığına değdiğini hissediyor, Mustafa'yı bu kadar neyin delirttiğini merak ediyordu.  

Devamı için...

https://play.google.com/store/search?q=banu%20aydan&c=books